KAYSERİNİN
YEŞİLHİSAR
İLÇESİ
|
|||
|
|||
|
|||
01/01/1958 tarihinde
Kayseri’de doğdu, ilk okulu ve İmam Hatip Lisesini 1977 yılında Kayseri’de
bitirdi.
Erzurum Atatürk
Üniversitesi İslami İlimler Fakültesini 1984 ‘de bitirdi. İstanbul Güngören
Fatih Cami Kur’an Kurs Öğreticiliği görevi esnasında 7. Dönem Haseki Eğitim
Merkezi Müftü-Vaizler İhtisas Kursunu 1991 yılında bitirdi.
|
Özvatan
ilçe Müftüsü iken Almanya’ya Dingörevlisi olarak çalıştı.Erciyes Üniversitesi
Kelam Anabilim Dalında Kur’an ve Hadislerde Ümit ve Korku Dengesi adlı teziyle
yüksek lisans yaptı. Akıncılar ilçe müftüsü iken Avusturya’ya din görevlisi
olarak gitti. Bu esnada Zürih Üniversitesine Doktora öğrencisi olarak kabul
edildi.
Ordinaryüs Prof.Dr.
Ulrich RUDOLP’un 3 yıl doktora derslerine devam ederken, Erciyes Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü Kelam Ana Bilim Dalına yatay geçiş yaptı.
Sırasıyla Yahyalı İlçe Müftülüğü,
Melikgazi ilçe Vaizi olarak görev yaptı 2013 Yılında Yeşilhisar İlçe Müftüsü
olarak atandı. Arapça ve Almanca bilmektedir.
Evli ve Üç Çocuk
babasıdır.
VEYSEL KARANİ
Hz.
Peygamber, Allah dostlarını anlatırken şöyle buyurmuştur: “Onlar öyle
kimselerdir ki görüldükleri zaman Allah hatıra gelir.” Gerçekte velileri görmek
derhal ahireti hatırlatır. Zira onlarda Hasyet, Allah korkusu ve tevazu vardır.
Sanki nübüvetten nur parlamaktadır.
Hz. Ali
Allah dostları olan velileri şöyle tarif etmemktedir: “Onlar yüzleri
uykusuzluktan sapsarı, gözleri ağlamaktan kızarmış, karınları açlıktan
zayıflamış.” Bazıları şöyle dediler: “Velinin alameti Allahla meşgul ve bütün
işlerinde Allah'a yönelenlerdir. Onlardan velayet nurları meydana gelir. Allah
için seven ve Allah için buğzeden kimsedir.”
Hz.
Peygamber şöyle buyurmuştur: “Allah'ın kullarından bir takım insanlar vardır ki
Enbiya değil, şüheda da değildir ama kıyamet gününde Allah'ın katındaki
makamlarından dolayı Enbiya ve Şüheda gıpta edeceklerdir.” dediğinde sahabe:
“Bunlar kimlerdir ve amelleri nelerdir?” Bize haber ver ki bu surette biz de
onları sevelim ya Rasulallah!” dediler. Resulullah “Bunlar bir kavimdir ki aralarında
ne akrabalık ne de alışveriş edecekleri mal alakası olmaksızın Allah ruhile
Allah için biraraya gelirler.”
Halkımızın
Veysel Karani diye bildiği Üveys-ül Karani'nin tabiin neslinin en hayırlısı
olduğunu söyleyen Peygamberimiz tavsiyede bulunmuştur: “Üveys bir şey hakkında
Allah'a yemin edecek olsa muhakkak Allah O'nun yeminini yerine getirir. Duasını
kabul eder. Duası makbul bir zat olduğu için, eğer kendisine dua ve istiğfar
ettirebilirseniz, ettirin.” buyurmuştur.
Harabat
ehline hor bakma Şakir
Define'ye
malik viraneler var
“Yakında
Üveys adında bir adam gelecek. Annesinden başka kimsesi olmayan bu adam sadece
anasına hizmet maksadıyla yanından ayrılmıyordu. O alaca hastalığına
tutulmuştur. Allah'a dua etti de dinar büyüklüğünde bir yer dışında Allah O'nu
hastalığından kurtardı. O'na hanginiz rastlarsa, sizin için istiğfar
ediversin.”
Peygamber'in
vefatından sonra Üveys, Medine'ye gelince Hz. Ömer, Resulullah'ın bu kara
sevdalı aşığını bulur. Efendimiz'in hadisini naklettikten sonra kendisine dua ettirmiştir.
Kendisi
Kufe Valisine tavsiye mektubu yazmayı teklif ettiği halde Üveys buna
yanaşmamış, kuru bakır, tam takır evine sessiz sedasız dönüp gitmişti. Bir
zaman sonra halk O'nun ne büyük biri olduğunu anlayınca, Üveys memleketini
bırakıp meçhul bir diyarın yolunu tutmuştu.
Allah
Teala Kur'an'da “O'nun dostları O'na karşı gelmekten sakınanlardır” buyuruyor
(Enfal 34). Başka bir ayette de “İyi biliniz ki Allah dostalarına korku yoktur,
Onlar üzülmeyeceklerdir” buyrulmaktadır.
Üveys,
zühdü, takvası ve uzlete çekilmesiyle meşhurdu. İbn Hanbel'den H. bin
Hayyan'dan rivayetinde, 'Biz bu kitabı kutlu bir gecede indirdik. O gün dostun
dosta hiçbir faydası olmaz. Yardım da görmezler. Yalnız Allah'ın merhamet
ettiği kimseler bunların dışındadır. O şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.'
(Duhan 42) ayetini okur ve buraya geldiğinde bayılarak düşerdi. Hatta biz O'nu
öldü sanmıştık.” demiştir.
Zühdü ve
takvası, ibadeti O'nu cihada gitmekten de alıkoyamadı. Bir çağrıda ilk katılan
O oldu. Sıffin savaşına katıldı. Hz. Ali (kerremallahü veche, Allah yüzünü
ağartsın) Ammar b. Yasirle beraberdi. Peygamberimiz'in “Vah! Ammar vah!
Kendisini bağiye bir topluluk öldürecektir” dediği Sıffin'de şehit oldu.
Melekler
gökte Allah'a nasıl ibadette bulunuyor idiyse Üveys yeryüzünde Allah'a öyle
ibadet ediyordu. Peygamberimiz'in bir çok geceler ayakları şişinceye kadar
ibadet etmesini örnek almıştı.
Heratta
doğan Veysel Karani'nin, Sahabe'den mi yoksa Tabiin'den mi olduğu konusunda
görüş ayrılığı olmakla birlikte Hz. Peygamber zamanında yaşadığı ama annesine
olan iyiliği O'nu Peygamber'i görmekten men etti. Evinde yiyecek olarak
karnındaki, giyecek olarak da sırtındaki hırkası vardı.
Adamın
birisi kendisine nasıl akşamladığını ve nasıl sabahladığını sorunca O, “Allah
sevgisiyle sabahladım ve Allah'a hamdederek akşama girdiğini” söyledi.
Peygamberimiz
Üveys hakkında “benim ümmetimden bir adamın şefaatiyle beni temim kabilesinden
daha fazla kişi cennete girecektir” buyurmuştu.
“Üveys'in
şefaatiyle Rebia ve Mudar kabilesinden daha fazla insan Cehennemden çıkacaktır”
buyurdu.
Hicri 37
yılında Muaviye ve Hz. Ali arasında cereyan eden Sıffin savaşına katıldı. Haklı
olan Hz. Ali (k.v.) tarafında savaşa iştirak ettiği H. bin Hayyan'a nasihat
ederek “Cemaatten ayrılırsan dininden ayrılmış sayılırsın” diyerek niçin Hz.
Ali'nin yanında olduğunu anlattı. Sıffin günü Hz. Ali “Benimle ölünceye kadar
savaşmaya biat edecek kım var?” deyince 99 kişi gelerek biat etti. O sırada
yünden mamul aba giymiş, saçları tıraş edilmiş bir adam geldi. O kimse de biat etti.
Veysel Karani idi. Şehit oluncaya kadar savaştı.
İkinci
rivayet: Nihavent savaşında öldü ama bu görüş zayıf sayılmaktadır.
Üçüncü
görüş: Mekke Mükerreme'deki Ebu Kubeys'te vefat etti.
Dördüncü
görüş: Şam'da (Dımaşk) Batı kapısında kabri olduğunu Şeyhülislam ibni Teymiye
söylemektedir.
Beşinci
görüş: Azerbaycan'da Hz. Ömer zamanında savaştı. Dönüşte yolda hastalandı ve su
kenarında vefat etti. Otlarla kefenlendi. Kabri kazıldı ve namazı kılındı.
Arkadaşları birbirlerine şöyle dediler: “Döndüğümüz zaman kabrini bulabilirdik.
Ancak geri döndüğümüzde ne kabrini ne de O'ndan bir eser bulabildik. Cenab-ı
Hak cümlemizi O'nun şefaatine nail eylesin!”
Ahmet Özvarinli
Bregenz Din Görevlisiyken yazmıştır
Zürich Üniversitesi Doktora Öğrencisi
Bregenz Din Görevlisiyken yazmıştır
Zürich Üniversitesi Doktora Öğrencisi
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder