KAYSERİNİN YEŞİLHİSAR
İLÇESİ
YAMAN
DEDE
Asıl adı
Diyamandi olan, sonradan Abdülkadir Keçeoğlu adını alan Yaman Dede (ö. 1962)
aslen Kayserili bir Rum'dur.
20.
yüzyılın en büyük ve en samimi Mevlevileri arasında yer alan Yaman Dede'nin çok
enfes şiirleri vardır. Yüksek İslam Enstitüsü'nde Farsça derslerine gelirdi.
Kendisini hidayete sevkeden şey daha Ortaokul yıllarında Mevlana ve Mesnevi'nin
İslam'a çektiğini söylerdi. “Mevlana benim elimden tuttu Hz. Peygamber'e
götürdü beni. Ben İslam'ı Mevlana ve Mesnevi'de tanıdım, 40 senedir Mevlana'nın
fırınında yanıyorum” derdi.
Özellikle
Sîne
Hâhem şerha ezfirâk
Tâ
bigûyem şerhi derdi iştiyak
beytinin
gönlünde çok derin yankılar uyandırdığını ifade ederdi.
Gönül hûn
oldu şevkinden boyandım ya Rasûllallah
Nasıl
bilmem bu nirana dayandım ya Rasûllah
Neden
gönlün murad eylerse taltıf ya Rasûllallah
Nasıl
bilmem bu nîrana dayandım ya Rasûllallah
Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen
Muazzam
bir sehâsın sen, dilersen rünümâsın sen
Habibi
kibriyasın sen, Muhammed Mustafasın sen
Cemalinle
ferahnak et ki yandım ya Rasûllallah
Dahilek manzumesi Yaman Dede'nin en meşhur
naatlarındandır.
İnsanlar
bazen hazinenin içinde bulunurlar da farkına varmazlar, o hazineyi atarlar.
Diyarbakırlı Said Paşa ne güzel söyler:
Kendim
yanarım aşk ile gayre zararım yok
Sertâbe
kadar ateşim amma şerefim yok
Yâri
ararım devrederek hâne bahane
Yâr ise
benim haneme gelmiş haberim yok
* * *
Gitme ey
yolcu beraber oturup ağlaşalım
Elemin
bir yüreğin kârı değil paylaşalım (M.
Akif)
* * *
Mevlana
diyor ki “Uyumakta olan bir kimsenin elbisesini ırmak ıslatıyor. Halbuki o
rüyasında serap yerindedir. Uyurken hararetten cayır cayır yanan, kızgın kızgın
çöllerde susuz kalan, kavrulmakta olan bir yolcu bilmiyor ki bir ırmak
kenarındadır. Hatta elbisesi ıslanıyor, gözlerini açsa anlayacak ki ilâhi
kaynakların ilâhi hediyesi yanından geçiyor. Zavallı uykuda olduğu için
yanından geçen nimet ve devletten habersizdir.
Sen büyük
hazinenin içindesin. İki cihanın en büyük hazinesi... Habibi kibriyanın
mübeşşer ümmetinden bir ferd olmak ne büyük mazhariyettir. Yükselmek için iki
kanat lazım; aşk ve ibadet. Aşksız ibadet ve ibadetsiz aşk tek kanattır. Tek
kanatla yükselemeyiz. Farkına varmadan dalalete düşmüş ilim ve fikir
adamlarından pek ziyade korkmak ve onlardan kaçmak lazımdır. Arkalarından
gidenler de aynı uçuruma yuvarlanmaya mahkumdurlar.”
“İnsanlar
uykudadır, ölünce uyanırlar” (Hz. Ali)
Yaman
Dede öğrencilerine yazdığı mektuplarda onları sürekli uyarmakta ve şöyle
söylemektedir: “Dalalete düşenlerin bazıları kemÂlata ermiş kimselere pek çok
benzedikleri için insan kolayca aldanır. Mesela ibadet hususunda lâubâlî
fikirleri vardır. Kendi fikirlerini dinin esasları gibi anlatırlar. Halbuki o
fikirler, Kitab'a, Peygamberimiz'in söylediklerine, hadis-i şeriflere tamamıyla
aykırıdır. Namaza durduğunuz zaman kalbinizi tamamıyla Allah'a vermekte ve
mâsivâ'yı atmakta ne kadar muvaffak olursanız, değişme o kadar çabuk olur.
Yakınlarınız ve arkadaşlarınız, yüzünüzde bir nur sezmeye başlarlar. Tabi siz
farkına varmazsınız, siz iç âleminizdeki değişmeleri seversiniz.”
* * *
Sür çıkar
ağyarı dilden ta tecelli ede Hak
Padişah
konmaz saraya hâne mâmur olmadan (Şemsi
Sivasi)
* * *
İnsanlar
meleklerden daha yüksek bir hâle gelebilir. Nasıl ki aynı insan, düşmekte de
şeytanı geçebiliyor. Melekleri geçebiliyor, çünkü meleklerde fenalığa kabiliyet
yok. Halbuki insanın içinde korkunç bir canavar var. Bu canavar ki onu her
türlü fenalığa sürükleyebilir. Son derece hilekârdır.
Tevazu gösteriyorlar
zannederlerken kibrin, gururun en kaba derecesine düşebiliriz. Aldatıcı sıhhat,
hastalıktan daha korkunçtur. Mütevazı görünen bazı kimseler vardır ki
kendilerini herkesten üstün görürler de tevazuu bir sadaka ve ihsan gibi etrafa
saçarlar. Allah cümlemizi muhafaza buyursun. Daima Allah'a sığınmak lazım.
Peygamber Efendimiz de Cenab-ı Hakk'a şu yolda niyaz ederdi: Ya Rabbi! Beni bir
an nefsimle başbaşa bırakma! Yusuf (a.s.) “Ben nefsimi temize çıkarmam, nefis
insana kötülüğü emreder” diyor.
Yaman
Dede Peygamber sevgisiyle şöyle söylemektedir:
Sen
havf-u recânın ne büyük rehberi oldun,
Kalbin en
ulu vâkıf-ı huşyârı Muhammed!
Âşıkların
âh eyleyerek sîne döverler,
Hûn oldu
güneş gördü de ruhsârı Muhammed!
Sözlerimi
Mevlana'nın Mesnevisiyle bitiriyorum:
Câhilin
övünmesi malladır.
Ârifin
izzeti kemalladır.
Aşk ve
şevk ehli vecd ve hâl ister
Ne kemal
ister ne mâl ister
Gel gör
ki bizi ne hal ne kemal
Ne de
malımız vardır.
Ahmet Özvarinli
ATIB Bregenz Din Görevlisiyken yazılmıştır.
Zürih Üniversitesi Doktora Öğrencisi
HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder