1 Nisan 2014 Salı

YAMAN DEDE


KAYSERİNİN YEŞİLHİSAR 
İLÇESİ
YAMAN DEDE
Asıl adı Diyamandi olan, sonradan Abdülkadir Keçeoğlu adını alan Yaman Dede (ö. 1962) aslen Kayserili bir Rum'dur.
20. yüzyılın en büyük ve en samimi Mevlevileri arasında yer alan Yaman Dede'nin çok enfes şiirleri vardır. Yüksek İslam Enstitüsü'nde Farsça derslerine gelirdi. Kendisini hidayete sevkeden şey daha Ortaokul yıllarında Mevlana ve Mesnevi'nin İslam'a çektiğini söylerdi. “Mevlana benim elimden tuttu Hz. Peygamber'e götürdü beni. Ben İslam'ı Mevlana ve Mesnevi'de tanıdım, 40 senedir Mevlana'nın fırınında yanıyorum” derdi.
Özellikle

Sîne Hâhem şerha ezfirâk
Tâ bigûyem şerhi derdi iştiyak
beytinin gönlünde çok derin yankılar uyandırdığını ifade ederdi.
Gönül hûn oldu şevkinden boyandım ya Rasûllallah
Nasıl bilmem bu nirana dayandım ya Rasûllah
Neden gönlün murad eylerse taltıf ya Rasûllallah
Nasıl bilmem bu nîrana dayandım ya Rasûllallah

Yanan kalbe devasın sen, bulunmaz bir şifasın sen
Muazzam bir sehâsın sen, dilersen rünümâsın sen
Habibi kibriyasın sen, Muhammed Mustafasın sen
Cemalinle ferahnak et ki yandım ya Rasûllallah
Dahilek manzumesi Yaman Dede'nin en meşhur naatlarındandır.
İnsanlar bazen hazinenin içinde bulunurlar da farkına varmazlar, o hazineyi atarlar. Diyarbakırlı Said Paşa ne güzel söyler:
Kendim yanarım aşk ile gayre zararım yok
Sertâbe kadar ateşim amma şerefim yok
Yâri ararım devrederek hâne bahane
Yâr ise benim haneme gelmiş haberim yok
* * *
Gitme ey yolcu beraber oturup ağlaşalım
Elemin bir yüreğin kârı değil paylaşalım (M. Akif)
* * *
Mevlana diyor ki “Uyumakta olan bir kimsenin elbisesini ırmak ıslatıyor. Halbuki o rüyasında serap yerindedir. Uyurken hararetten cayır cayır yanan, kızgın kızgın çöllerde susuz kalan, kavrulmakta olan bir yolcu bilmiyor ki bir ırmak kenarındadır. Hatta elbisesi ıslanıyor, gözlerini açsa anlayacak ki ilâhi kaynakların ilâhi hediyesi yanından geçiyor. Zavallı uykuda olduğu için yanından geçen nimet ve devletten habersizdir.

Sen büyük hazinenin içindesin. İki cihanın en büyük hazinesi... Habibi kibriyanın mübeşşer ümmetinden bir ferd olmak ne büyük mazhariyettir. Yükselmek için iki kanat lazım; aşk ve ibadet. Aşksız ibadet ve ibadetsiz aşk tek kanattır. Tek kanatla yükselemeyiz. Farkına varmadan dalalete düşmüş ilim ve fikir adamlarından pek ziyade korkmak ve onlardan kaçmak lazımdır. Arkalarından gidenler de aynı uçuruma yuvarlanmaya mahkumdurlar.”
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar” (Hz. Ali)

Yaman Dede öğrencilerine yazdığı mektuplarda onları sürekli uyarmakta ve şöyle söylemektedir: “Dalalete düşenlerin bazıları kemÂlata ermiş kimselere pek çok benzedikleri için insan kolayca aldanır. Mesela ibadet hususunda lâubâlî fikirleri vardır. Kendi fikirlerini dinin esasları gibi anlatırlar. Halbuki o fikirler, Kitab'a, Peygamberimiz'in söylediklerine, hadis-i şeriflere tamamıyla aykırıdır. Namaza durduğunuz zaman kalbinizi tamamıyla Allah'a vermekte ve mâsivâ'yı atmakta ne kadar muvaffak olursanız, değişme o kadar çabuk olur. Yakınlarınız ve arkadaşlarınız, yüzünüzde bir nur sezmeye başlarlar. Tabi siz farkına varmazsınız, siz iç âleminizdeki değişmeleri seversiniz.”
* * *
Sür çıkar ağyarı dilden ta tecelli ede Hak
Padişah konmaz saraya hâne mâmur olmadan (Şemsi Sivasi)
* * *
İnsanlar meleklerden daha yüksek bir hâle gelebilir. Nasıl ki aynı insan, düşmekte de şeytanı geçebiliyor. Melekleri geçebiliyor, çünkü meleklerde fenalığa kabiliyet yok. Halbuki insanın içinde korkunç bir canavar var. Bu canavar ki onu her türlü fenalığa sürükleyebilir. Son derece hilekârdır.
 Tevazu gösteriyorlar zannederlerken kibrin, gururun en kaba derecesine düşebiliriz. Aldatıcı sıhhat, hastalıktan daha korkunçtur. Mütevazı görünen bazı kimseler vardır ki kendilerini herkesten üstün görürler de tevazuu bir sadaka ve ihsan gibi etrafa saçarlar. Allah cümlemizi muhafaza buyursun. Daima Allah'a sığınmak lazım. Peygamber Efendimiz de Cenab-ı Hakk'a şu yolda niyaz ederdi: Ya Rabbi! Beni bir an nefsimle başbaşa bırakma! Yusuf (a.s.) “Ben nefsimi temize çıkarmam, nefis insana kötülüğü emreder” diyor.

Yaman Dede Peygamber sevgisiyle şöyle söylemektedir:
Sen havf-u recânın ne büyük rehberi oldun,
Kalbin en ulu vâkıf-ı huşyârı Muhammed!
Âşıkların âh eyleyerek sîne döverler,
Hûn oldu güneş gördü de ruhsârı Muhammed!
Sözlerimi Mevlana'nın Mesnevisiyle bitiriyorum:

Câhilin övünmesi malladır.
Ârifin izzeti kemalladır.
Aşk ve şevk ehli vecd ve hâl ister
Ne kemal ister ne mâl ister
Gel gör ki bizi ne hal ne kemal
Ne de malımız vardır.

Ahmet Özvarinli

ATIB Bregenz Din Görevlisiyken yazılmıştır.

Zürih Üniversitesi Doktora Öğrencisi

  

                                          HAZIRLAYAN LEMAN ÖZDİLEK

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder