
Orta yaşlı kadın, evin içinde telaşlı bir haldeydi. Eşyaların
yerini değiştiriyor, örtüleri düzeltiyor, arada bir mutfağa gidip
pişmekte olan yemeğe bakıyor, tekrar salona dönüyordu. Sokaktan gelen her
seste pencereye koşuyor, her duyduğu kapı zilinde de, başkasının zili
olduğunu anlayıp üzülüyordu.
Başka şehirde iş bulan oğlu, hem uzak yerde olduğundan hem de
izin alamadığından 2 aydır gelememişti. Orta yaşlı kadın, büyük bir özlemle
oğlunun gelmesini ümit ediyor, kulağı zil sesinde, ayak sesinde telaşla
bekliyordu. Her anneler gününde, çocuğunun “Anneciğim, anneler günün kutlu
olsun” diyerek, boynuna sarılmasına öyle alışmıştı ki, sanki oğlu kapıdan
giriverecek ve koşup boynuna sarılacaktı, sonra da onun için hazırladığı
tatlılardan yiyecekti. Oysa oğlu geleceğini söylememişti ki. Kadın, boynu
bükük düşündü, “-Ya gelmezse, ya izin alamadıysa.” İçini özlem dolu bir
alevin yalayıp geçtiğini hissetti.
Kadın sabahtan hazırlığa başlamıştı. . Telaşlı halini gören
eşi, sorup durmuştu; ”Bu telaşın niye?” diye. Ama cevabını bir türlü
alamamıştı. Sonunda da kadın; “-Bu gün evde işim çok, sen git-gez biraz” diye
ısrar ederek, eşini rica-minnet dışarı çıkarmıştı. “Ya, telaşımın nedenini
anlarsa, ya saatlerce beklediğim halde oğlum gelmezse” diye düşünmüştü.
“Gelmezse” düşüncesiyle bir daha yüreği titremişti.
Saatler geçip gidiyordu, öğlen olmak üzereydi; “-Gelemiyorsan,
bir telefon et bari, ‘anneciğim’ de. . ” İçinde sıkıntı artmaya başlamıştı;
“-Anneler gününü kutlamak için bir telefon bile etmeyecek mi acaba? Ben böyle
bekliyorum ama o belki hatırlamadı bile. ‘Gözden ırak olan, gönülden de ırak
olur’ sözü anneler için de geçerli olur mu hiç. Olamaz canım, bir telefon
eder en azından. Hoş telefon yetmez, özledim yavrumu, kara gözlerini, yaramaz
gülüşünü. Hıh. . yaramaz, dediğimi duysa yine darılır, ‘Beni çocuk gibi sevme’
der. Sanki nasıl seveceksem…”
Çocuğunu düşündükçe, onunla konuştuğunu düşündükçe yüzü
gülüyor, farkında olmadan bir anda neşeleniyordu. Sonra duvardaki saate gözü
takılıyor, yeniden durgunlaşıyordu. “-Gelmeyecek, telefon bari etse. . ” diye
düşündü istemeye istemeye. “-Sesini bari duymuş olurum”. Tam böyle
düşünürken, cep telefonunun sesiyle irkildi, omuzlarında bir yorgunluk,
bakışlarında bir burukluk telefona uzandı. , ekranına baktı, arayan oğluydu.
Sevinmeli miydi? sevinemedi. …acaba …acaba gelemeyeceğini
söylemek için mi aramıştı. Telefonda kutlayıp geçecek miydi anneler gününü,
sarılamayacak mıydı yavrusuna?
Açtı telefonu;
- Alo...
- Alo, nasılsın anneciğim?
- Sağol yavrum, sen nasılsın?
- İyiyim anneciğim.
- Ne yapıyorsun, işler nasıl?
- Biraz zor oldu ama alıştım, hem bu şehre, hem de işe alıştım.
- Öyle mi yavrucuğum.
Söylemiyordu işte ne telefonda kutluyordu, ne de gelmiyeceğini
söylüyordu. Sonunda dayanamayıp sordu;
- İzin aldın mı yavrum?
- Evet anneciğim, izin aldım. Sen nerden bildin.
- Nerden mi, anneler günü için izin almadın mı?
- Ha, anneler günü doğru ya. Anneler günün kutlu olsun
anneciğim.
- Sen sen. . bunun için izin almadın mı?
- Ah anneciğim, çok sevdiğim, benim için çok önemli bir bayanı
görmeye gideceğimi söyledim. Şefim de izin verdi. Şimdi onun yanına
gidiyorum.
Orta yaşlı kadın durakladı, sesine hakim olmaya çalıştı.
- Öyle mi, nasıl biriymiş bu?
- Anneciğim, emin ol bana, senin daha önce yaptığın yemeklerden
daha lezzetlisini, daha önce yaptığın tatlılardan daha tatlısını yapmıştır,
beni bekliyor şimdi.
- Ben… şey… tamam yavrucuğum. Şey, umarım o da seni seviyordur.
- Sevdiğine eminim anne, zaten bu ilk iznimi sırf onu görmek
için aldım. Babam nerde anne?
- Dışardaydı yavrum. Hah. . kapı çalıyor, sanırım baban geldi.
- Tamam anne selam söyle, ben de mis gibi kokuların geldiği,
dünya da en çok değer verdiğim bir dünya güzelinin kapısındayım.
- Tamam yavrum, söylerim. Sonra yine ara yavrum. Allah’a emanet
ol.
Telefonu kapattı. Oysa ne kadar özlemişti oğlunu, ne kadar
görmek istiyordu. Kapıya eli uzanırken, gözünden süzülen yaşlara engel
olamıyordu.
Kapıyı açtığında, boynuna atılan oğlunun “-Canım anneciğim,
anneler günün kutlu olsun!” diye bağırması sanki bir rüya sahnesiymiş gibi
geldi. Oğlu; “-Anneciğim, seni sevindirecek bir sürpriz yapayım dedim, lütfen
ağlama” dese de, annesi sevinçten hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder