Bize Kendinizi tanıtırmısınız?
İsmail Karakuş 1950 yılında Yeşilhisar’ da doğdum. İlk ve
orta okul tahsilimi Yeşilhisar da yaptım.
1967-1968 öğretim yılında Kayseri Lisesinden mezun oldum. 1969 yılında öğretmen
okulu fark
derslerini vererek ilkokul öğretmenliğine başladım 1998 yılı
ağustos ayında emekli oldum. Aynı
yıl eylül ayında züccaciye dükkanı aştım ve aynı yıl
siyasetle girdim, 2006 yılında Yeşilhisar da Sert Çekirdekli Meyve Üreticileri (kayısı) Birliğini kurdum. 2012-2014 yılları arasında Yeşilhisar Belediyesi
Meclis Üyeliğinde bulundum. Şu anda aktif siyasetle uğraşmıyorum, züccaciye işime devam
ediyorum.
Bir Eğitmen olarak
bize Eğitimin
öneminden bahseder misiniz?
Eğitim ve Öğretimi yeterli olmayan toplumlar daima
geri kalmakta ve başkasına muhtaç (köle) olmak zorundadır.
Eğitim ve Öğretim ikisi iç içe girmiş bir kavramdır. Etle tırnak
birbirinden nasıl ayrılmazsa eğitimde öğretimden ayrılamaz.
Eğitim öğretimin sonucunda çıkan bir davranıştır. Eğer ki insanlar iyi bir öğretim görmüşse hem
kendini hem geleceğini kurtarır. Öğretimde maksat ilimdir,bilimdir. İlim
İnsan oğlunun ilk yaratılışından itibaren başlamıştır. İlimi
ilk öğreten yüce Yaratan Allahtır. İlk insan
ve yaratılan Adem (A.S) öğrendiği ilim sayesinde toprağı
işlemeye başlamış ve toprağın nasıl işlenmesi
gerektiğini, nasıl
beslenmek gerektiğini bilip gelecek nesile öğretmiş ve bir davranış kazandırmıştır.
İlk insandan bu güne kadarda Allahın bir lütfu olan beyin
organı sayesinde daha da ileri gidilerek
bugünkü bilim, teknik, teknoloji ye ulaşılmış daha da ileri
gitmek için çalışılmaktadır. Hiçbir şey
kendiliğinden öğrenilipte hayata geçirilemez.Mutlaka
bir eğitici ve öğretici gerekir. Eğer ki
bir
öncü olmasa insanlar mutlaka bir şeyler yapar ama fevkalade
olanı beceremez. Evet bir mutfağı
düşünür isek ; mutfakta herşey var ama o her şeyden bir şeyler yapmak için de bir
ahcı gerekir. Ahcı
un, şeker ve yağdan en mükemmel yemekler hazırlar ve sunar. Ama hiçbir aşçının yanında
çalışmayan kişi aynı mutfakta karnını doyuracak bir şeyler
yapabilir ama lezzeti farklı olur. İnsanlarda
hayatı lezzetli ve güzel yaşamak için mutlaka bir bilenin
yanında geçirip bir şeyler öğrenmesi gerekir. Bu geçirilen yerin
okul yanında geçirilmek istenen kişi Eğitici (Eğitmen, Öğretmen, Profesör)
olması
gerekir. Bunlar iyi yetişmiş kişiler olur ise
yetiştirdikleri kişilerde mutlaka iyi olacaktır. Bütün devletler
yukarıdaki gerçekleri gerçekleştirmek için insanlarını eğitmek üzere okullar
açmakta ve bütçelerinin
büyük bir kısmını buna ayırmaktadır. Eğitim ve Öğretimi
yeterli olmayan toplumlar daima geri kalmakta ve başkasına muhtaç (köle) olmak
zorundadır.
Siyasetin içinde
bulunmuş bir insan olarak sizce
İlçeler neden kalkınmasını sağlayamıyor?
“Yerli tavşan yerli tazı tutar ‘atasözünü
unutmamak gerekir.
Güzel bir soru ama bu genelleme hoş bir şey değil. Çünkü
öyle ilçeler var ki bağlı olduğu ili bile geçebiliyor. Örneğin Niğde İlinin Bor
ilçesi fakat öyle ilçelerde var ki insanların benzetmesi gibi ilk insan, “ilk
peygamber Adem ( A.S) gelse benim koyup gittiğim gibi duruyor” diyecek kadar
yerinde sayan ilçeler mevcut bunlardan birside YEŞİLHİSAR.
İlçemiz kalkınmış olsaydı ova insanla dolardı. Ovayı bir
tarafa bırak dağın eteğine kurulmuş evler
boşaldı göstermelik olarak en verimli yerler harap edilip
çirkin yapılaşma içine girildi. Neden geri kaldığı sorusuna gelince her halde
bu halka maledilemez. Yeşilhisar halkı çalışkan, tutumlu ve
ferasetlidir. Yalnız bu halkı idare eden kuruluşlar
yeterince halktan faydalanmasını bilemiyorlar.
Kötü fikir ve düşünceyle halk kendi kendiyle barışamıyor.
İlçenin kalkınması
için
-Yerel yönetimlere çok büyük görev düşüyor, öncelikle
yöneticiler nasıl yaparım da burayı
kalkındırırım diye
bir soru sorup ona göre bir plan yapmalıdır.
-Halkın kazancının ilçede kalması için esnaf ve halkla diyalog kurma
çabası harcamalıdır.
-Siyasilerle iyi bir diyalog kurarak devletten gelecek
yatırımları aktarma yoluna gitmelidir.
(Hastane, Okul, Turizm v.s.)
Yerel yönetime seçilen kişiler ilçeyi, ilçe halkını iyi
tanımalıdır. Yakınlarını ve menfaat perest kişilerin oy endişesi uğruna
sülalecilik endişesine kapılarak başına toplamamalı, seçilecek kişiler hür
düşüncesiyle karar verebilme bilgisine sahip kişiler olmalıdır. Yöneticiler her
şeyi ben bilirim düşüncesinden uzaklaşıp halkla iç içe olmalıdır. İthal
idarecilerle ilçe kalkınması sağlanamadığı bilgi ve şuuruna halkın inanması
gerekir. “Yerli tavşan yerli tazı tutar ‘atasözünü
unutmamak gerekir.
Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim
Hazırlayan ve Röportaj
Leman ÖZDİLEK
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder