25 Mayıs 2014 Pazar

KAYSERİNİN YEŞİLHİSAR İLÇESİNDEN İSMAİL KARAKUŞ ' LA DOBRA DOBRA BİR SÖYLEŞİ















                                                Bize Kendinizi tanıtırmısınız?

İsmail Karakuş 1950 yılında Yeşilhisar’ da doğdum. İlk ve orta okul tahsilimi Yeşilhisar da yaptım.
1967-1968 öğretim yılında Kayseri  Lisesinden mezun oldum. 1969 yılında öğretmen okulu fark
derslerini vererek ilkokul öğretmenliğine başladım 1998 yılı ağustos ayında emekli oldum. Aynı
yıl eylül ayında züccaciye dükkanı aştım ve aynı yıl siyasetle girdim, 2006 yılında Yeşilhisar da Sert Çekirdekli Meyve Üreticileri (kayısı)  Birliğini kurdum. 2012-2014 yılları arasında Yeşilhisar Belediyesi  Meclis Üyeliğinde bulundum. Şu anda aktif siyasetle uğraşmıyorum, züccaciye işime devam ediyorum. 


  Bir Eğitmen olarak bize Eğitimin
 öneminden bahseder misiniz?

 Eğitim ve Öğretimi yeterli olmayan toplumlar daima 
geri kalmakta ve başkasına muhtaç (köle) olmak zorundadır.

Eğitim ve Öğretim ikisi iç içe girmiş bir kavramdır. Etle tırnak birbirinden nasıl ayrılmazsa eğitimde öğretimden ayrılamaz. Eğitim öğretimin sonucunda çıkan bir davranıştır. Eğer ki insanlar iyi bir öğretim görmüşse hem kendini hem geleceğini  kurtarır. Öğretimde maksat ilimdir,bilimdir. İlim
İnsan oğlunun ilk yaratılışından itibaren başlamıştır. İlimi ilk öğreten yüce Yaratan Allahtır. İlk insan
ve yaratılan Adem (A.S) öğrendiği ilim sayesinde toprağı işlemeye başlamış ve toprağın nasıl işlenmesi
gerektiğini, nasıl  beslenmek gerektiğini bilip gelecek nesile  öğretmiş ve bir davranış kazandırmıştır.

İlk insandan bu güne kadarda Allahın bir lütfu olan beyin organı sayesinde daha da ileri gidilerek
bugünkü bilim, teknik, teknoloji ye ulaşılmış daha da ileri gitmek için çalışılmaktadır. Hiçbir şey
kendiliğinden öğrenilipte hayata geçirilemez.Mutlaka bir  eğitici ve öğretici gerekir. Eğer ki bir
öncü olmasa insanlar mutlaka bir şeyler yapar ama fevkalade olanı beceremez. Evet bir mutfağı
düşünür isek ; mutfakta herşey var  ama o her şeyden bir şeyler yapmak için de bir ahcı gerekir. Ahcı
un, şeker ve yağdan en mükemmel  yemekler hazırlar ve sunar.  Ama hiçbir aşçının yanında
çalışmayan kişi aynı mutfakta karnını doyuracak bir şeyler yapabilir ama lezzeti farklı olur. İnsanlarda
hayatı lezzetli ve güzel yaşamak için mutlaka bir bilenin yanında geçirip bir şeyler öğrenmesi gerekir. Bu geçirilen yerin okul yanında geçirilmek istenen kişi Eğitici (Eğitmen, Öğretmen, Profesör) olması 

gerekir. Bunlar iyi yetişmiş kişiler olur ise yetiştirdikleri kişilerde mutlaka iyi olacaktır. Bütün devletler
yukarıdaki gerçekleri gerçekleştirmek  için insanlarını eğitmek üzere okullar açmakta ve bütçelerinin

büyük bir kısmını buna ayırmaktadır. Eğitim ve Öğretimi yeterli olmayan toplumlar daima geri kalmakta ve başkasına muhtaç (köle) olmak zorundadır.


                                   Siyasetin içinde bulunmuş bir insan olarak sizce
                                        İlçeler neden kalkınmasını  sağlayamıyor?


“Yerli tavşan yerli tazı tutar ‘atasözünü

unutmamak gerekir. 


Güzel bir soru ama bu genelleme hoş bir şey değil. Çünkü öyle ilçeler var ki bağlı olduğu ili bile geçebiliyor. Örneğin Niğde İlinin Bor ilçesi fakat öyle ilçelerde var ki insanların benzetmesi gibi ilk insan, “ilk peygamber Adem ( A.S) gelse benim koyup gittiğim gibi duruyor” diyecek kadar yerinde sayan ilçeler mevcut bunlardan birside YEŞİLHİSAR.

İlçemiz kalkınmış olsaydı ova insanla dolardı. Ovayı bir tarafa bırak dağın eteğine kurulmuş evler
boşaldı göstermelik olarak en verimli yerler harap edilip çirkin yapılaşma içine girildi. Neden geri kaldığı sorusuna gelince her halde bu halka maledilemez. Yeşilhisar halkı çalışkan, tutumlu ve
ferasetlidir. Yalnız bu halkı idare eden kuruluşlar yeterince halktan faydalanmasını bilemiyorlar.

Kötü fikir ve düşünceyle halk kendi kendiyle barışamıyor.

İlçenin kalkınması için

-Yerel yönetimlere çok büyük görev düşüyor, öncelikle yöneticiler nasıl yaparım da burayı
 kalkındırırım diye bir soru sorup ona göre bir plan yapmalıdır.
                                                                                                                                                 -Halkın kazancının ilçede kalması için esnaf ve halkla diyalog kurma çabası harcamalıdır.
-Siyasilerle iyi bir diyalog kurarak devletten gelecek yatırımları aktarma yoluna gitmelidir.
(Hastane, Okul, Turizm v.s.)

Yerel yönetime seçilen kişiler ilçeyi, ilçe halkını iyi tanımalıdır. Yakınlarını ve menfaat perest kişilerin oy endişesi uğruna sülalecilik endişesine kapılarak başına toplamamalı, seçilecek kişiler hür düşüncesiyle karar verebilme bilgisine sahip kişiler olmalıdır. Yöneticiler her şeyi ben bilirim düşüncesinden uzaklaşıp halkla iç içe olmalıdır. İthal idarecilerle ilçe kalkınması sağlanamadığı bilgi ve şuuruna halkın inanması gerekir. “Yerli tavşan yerli tazı tutar ‘atasözünü

unutmamak gerekir. 


                                           Bu güzel röportaj için çok teşekkür ederim



                                                         Hazırlayan ve Röportaj
                                                            Leman ÖZDİLEK


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder